Günümüzde ceza hukukunda yoğun tartışılan konulardan birisi olası kast ile bilinçli taksir ayrımıdır. Çünkü her ikisinde fail neticeyi öngörmektedir. Olası kast ile bilinçli taksir arasında ince bir çizgi bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu çizginin iyi belirlenememesi durumunda birbirinden farklı yanlış kararlara varılabilir.
Öncelikle, tipikliğin maddi unsuru kısmında bir hareket bulunmalıdır. Bu hareket, ceza hukuku anlamında bir hareket olmalıdır. Ceza hukuku sorumluluğu için de hareket iradi olmalıdır.
Bunun yanında manevi unsur da gerçekleşmelidir. İradi olarak gerçekleştirilmeyen hareketlerde manevi unsuru araştırmaya gerek yoktur. Çünkü ceza hukuku sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Hareket iradiyse kusur yeteneğine sahip failin cezalandırılabilmesi için ayrıca kast veya taksirin bulunması gerekecektir (manevi/sübjektif unsur).
Kanunda düzenlenmiş birçok suç tipi kasten ve taksirle ihlal edilebilmektedir. Kanun koyucu kasttan dolayı sorumluluk için ayrıca bir hüküm düzenlememiştir. Ancak, taksirle meydana gelen neticelerin bir kısmını cezalandırma yoluna gitmiştir (TCK.md.22/1). Çünkü, taksirde de kastta olduğu gibi toplum kurallarına riayet etmeme durumu söz konusudur. Bunun yanında taksirde failin iradesi toplum düzeni karşısında;
- Umursamazlık,
- Aldırmazlık
biçiminde görünmektedir.
Kastta ise failin iradesi toplum hayatı için;
- Zararlı veya
- Tehlikeli neticeyi
- Bilerek ve isteyerek gerçekleştirmek
biçiminde görünmektedir.
Kanunumuzdaki tarife göre kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bilme unsuru, failin tipiklikte belirtilen objektif nitelikteki bütün unsurları bilmesidir. İsteme unsuru ise failin tipiklikte yer alan hareketi ve neticeyi istemesidir. Kastta failin kusurlu iradesi hem harekete hem de neticeye yöneliktir. Taksirli suçlarda ise irade sadece harekete yönelik olup, netice istenmez. Taksirle suç işleyen kişinin sorumluluğunun nedeni kurallara aldırmamazlık, umursamamazlıktır. Bu kişi hareketinin neticeyi gerçekleştirmeyeceğini düşünür. Kasten suç işleyen kişinin sorumluluğunun nedeni ise toplum kurallarına karşı gelme iradesidir. Bu nedenle kast, manevi unsur skalasının en üst sınırı, taksir ise en alt sınırıdır. Kanunumuz olası kast ve bilinçli taksiri de düzenlediğinden şu şekilde bir tablo karşımıza çıkar;
Yoğun Kast
(Tasarlama)
↑
Doğrudan Kast
↑
Olası Kast
↑
Bilinçli Taksir
↑
Basit Taksir
Taksir sorumluluğu için netice öngörülebilir olmalıdır. Netice öngörülemiyorsa kaza, tesadüf söz konusu olacaktır. Somut olayda netice öngörülebiliyorsa, fail öngörülebilen neticeyi öngörmemişse basit taksir söz konusudur. Fail neticeyi öngörmüşse de bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Bilinçli taksirde öngörülen netice istenmese de yine de hareket iradi olarak gerçekleştirilmiştir (TCK.md.22/3).
Olası kast bilinçli taksire benzetilebilir. Olası kastta da, bilinçli taksirde de fail hareketinin hukuka aykırı netice oluşturacağını öngörmektedir. Bilinçli taksirde fail öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceği kanısındadır. Bu nedenle neticenin gerçekleşmesini istemez, gerçekleşmemesi için gerekeni yapar. Bilinçli taksir, taksirin bir çeşitidir. Yani neticenin istenmemesi gerekir. Olası kastta ise netice doğrudan istenmese de, neticeyi istememe durumu da yoktur. Yani olası kastta fail kendi istediği neticenin dışındaki neticelerin de meydana geleceğini öngörür ve bu neticelerin gerçekleşip gerçekleşmemesi karşısında kayıtsızdır. Ne pahasına olsun gerçekleşmesini istediği bir netice vardır ve bu neticeye bağlı olarak gerçekleşmesi olası neticeleri de kabullenir. Bu kabullenme olası kastın en önemli noktasıdır. Bilinçli taksir ile olası kast arasındaki ortak nokta “öngörme”, bunları birbirinden ayırt etme konusunda güçlüğe yol açar. Ancak ayrıldıkları nokta neticenin kabullenilip kabullenilmemesi noktasıdır.
Olası kastta fail için;
- Kasta yakın ağırlıkta kusurlu olduğunun kabulü ile
- Suçun kasten işlenmiş gibi ceza tayinini gerektirdiğine
- Ancak, sonucu istememiş olması karşısında
Kasten işlenen suçlar karşılığı uygulanması öngörülen cezalarda indirime hükmedilmiştir (TCK.md.21/2).
Bilinçli taksirde ise taksirli suça ilişkin ceza artırılır (TCK.md.22/3). Taksirli hareket sonucu neden olunan netice failin kişisel ve ailevi durumu bakımından cezayı gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez. Ancak bilinçli taksirde sadece cezada indirim yapılır (TCK.md.22/6). Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa, bu ceza adli para cezasına çevrilebilir. Bilinçli taksir halinde ise hapis cezası ancak kısa süreli olduğu takdirde adli para cezasına çevrilebilecektir (TCK.md.50/4). Ayrıca taksirle yaralama suçunun soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Bilinçli taksir durumunda ise soruşturma ve kovuşturma kendiliğinden yapılacaktır.